Ali ÖZTÜRK
Milli Bayramlarımız devletle milletin bütünleştiği kutlamalardı bir zamanlar…
Benim çocukluğum ve gençliğimdeki okul dönemlerimdeki milli bayramlarımızı şöyle bir gözümün önüne getirdiğimde, o günlerdeki sevinç ve heyecanı bugün artık pek görememekteyim.
Bilmiyorum, bayramları bayram yapan o tarihi günlerin, milletimiz için pek bir önemi kalmadı mı ki acaba?
Bunun yanında ayrıca, milli bayramlarda Türklük kavramının ön plana çıkması ve Kurtuluş Savaşının Başkomutanı ve bugünkü Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu milli liderimiz aziz Atatürk’ün, milletçe saygı ve sevgiyle anılması da, bazı çevreleri rahatsız mı ediyor ki acaba?
Çocukluk ve gençlik yıllarımdaki Ordu’daki bayram kutlamalarının coşku ve heyecanını şimdi artık sadece bir nostalji olarak anılarımda yaşamaktayım, ne yazıktır ki!..
Nerede o Cumhuriyet Bayramlarındaki coşkulu törenler?
Milletle devletin içtenlikle kucaklaştığını görürdük o törenlerde…
Okullardan sonra esnafın ve o zamanki bazı sivil toplum örgütlerin de resmi geçitlere katıldıkları olurdu…
Bir günü lise öğretmenlerimiz soldan sağa :Hasan Akınoğlu(Dışarıdan Tarım derslerine girerdi) Cemil Karamustafaoğlu (Kimya), Kemal Mutlu (Matematik), Rahmi Odabaş(Tarih), Salih Bey (Müzik) Bahattin Arık(Lise Müdürü) Yılmaz Seçkin (Coğrafya), Necati Çanakcı(Türkçe)
Esnaf olanlar , kamyonların karoserlerini kendi mesleklerini yansıtacak bir şekilde dekore ederek süslerlerdi.
Berberin, kasabın, bakkalın, bakırcının, semercinin, lokantacının tüm esnafın temsilcilerinin o kamyonlarla devletin ilimizdeki en yüce makamını temsil eden Vali Beyin önünde geçişleri sırasında her birinin mesleki maharetlerini göstermeleri ise adeta bir sanatsal koreografi niteliğindeydi.
Bir başka kamyonetin arkasına yüklenmiş kayıktakiler balıkçılardı. Onlar da Vali Beyin önüne geldiklerinde ağlarını çekerek mesleklerini temsil ederlerdi..
Hele meyhane şeklinde dekore edilmiş bir kamyonun karoserindeki masaların birinde müşteri pozunda içki içenlerin, tam valinin önünde geçişleri sırasında hep birlikte ayağa kalkıp kadeh tokuşturmaları vardı ki, böyle bir sahneye tebessüm etmemek mümkün değildi?
Şimdilerde böyle bir gösteriye hoşgörüyle bakılabileceğini de pek sanmıyorum.
Valinin önünden en son geçenler ise genelde Avcılar Derneği olurdu. Onlar da tüfekleriyle havaya ateş ederek o günkü resmi geçite son noktayı koyarlardı.
Akşamları ise eski belediye binasının önünde davul-gırnata eşliğindeki yöresel oyunlara isteyen herkes katılabilirdi.
Bu sırada atılan havai fişekler, bayramın coşkusunu daha da artırırdı.
Tüm halkımızın en büyük bayramının en içtenlikle kutlarken yazımı bir şiirimle noktalıyorum:
CUMHURİYET MARŞI
Bekçisiyiz yüzyıldır Laik Cumhuriyetin
Sultanlara kul değil, yurttaşıyız devletin
Kadın-erkek eşitiz; düşüncede özgürüz
Atamızın izinden hiç sapmadan yürürüz
Yaşasın Cumhuriyet, var olsun sonsuza dek
Cumhuriyet, cumhurun egemenliği demek
Hukukun üstünlüğü vazgeçilmez ilkemiz
Çağdaşlığa erişti devrimlerle ülkemiz
Türk’üz, türkü söyleriz; bölünmez bir milletiz
Cumhuriyet var artık, kimse değil kimsesiz
Yaşasın Cumhuriyet, var olsun sonsuza dek
Cumhuriyet, cumhurun egemenliği demek